kendi hikayem

Edebiyat ve edebi eserler, fotoğrafçılık, felsefe hakkında herşey buraya...

Moderatör: maglor

kendi hikayem

Mesajgönderen maglor » 04 Eki 2007 01:44

Hikaye Kapağından Sayfa Sonuna

Hikayelerin başlangıcının nereden geldiğini hep merak ederdim, annemin uykumun gelmesi için baş ucumda okuduğu hikayeler acaba gerçekten olmuş mu gibiydi hep bakışlarım, yürürken hep kırmızı başlıklı kızı görür müyüm acaba adımları atardım, köşeyi her döndüğümde ayrı bir hikayenin kitap kapağından girerdim, çocukken sokak başından yukarı kadar koşmalar çok güzel gelirdi ve ta evin oradan bakkala kadar uçarcasına atlamalar… bakkala gitmeye başladığımda sanki küçük yaşta işe başlamış iş adamı gibi hissederdim kendimi, düşüncelerin sınırı yoktu o zamanlar, tepsiyi elime alır sabahın köründe simit fırınının yolunu tutardım, insanlar işe gitmeye başlamadan –taze gevrek simidiyeee- diye bağırmak için, yavaş ol çocuk yaşlı adam uyuyor demelerini takardım iki sokak geçinceye kadar da bağırmazdım hatta, gitti işte o arada müşteriler… aman olsun nasıl olsa bizim apartmanda herkes alacak taze simitlerimden ama para alamayacağım nedense, ilk okul çağlarındayım ya hani, çocukken sık sık yatağa düşersin ateşlenirsin ya hani, onlardan birinde annem sirkeli suya bandırdığı güzelim bezi kafama koymuş yastığa değmesin diye kafamı oynatmadan yatıyorum, hasta halimle onu düşünüyorum, teyzem yanımda ben çıkıyorum tosunum bir şey istiyor musun? Teyze simit satmak istiyorum… İş mi yok sana, ne kadar ararsan… Pazar var daha soğuk su satmak için, çaba harcamana gerek yok annen zaten dolaba koymuş iki şişe, onlarda buz gibi, ee aradığında bu değil mi? Al onları çık pazara, bir aşağı bir yukarı, yürü bakalım, var mı? Buz gibi soğuk su içen- çığlıkların en sessizinden, su isteyen pazarcı abiye içer misin abi diye sormadan ver bakalım ufaklık- deyişleri, hemen abi… parayı sonra alırsın demelerine kazıklanacak yeni iş yeri sahibi tavırlarıyla, ne demek abi alırız… alırsın tabi adam suyunu içmiş sonra verir mi sana ? sende iyi niyetini git deniz kenarında ara
Bir yılan sarılmış geliyordur belki sana, yaz tatilinden çıkma vakitlerine yaklaştıkça para kazanma girişimlerinden, defter kitap kaplama şekline geçtikten sonra okul başlamaları zamanında fen dersi nedir tuhaflığı, annen baban biliyor ama sen zaten okumayı yeni sökmüşsün, öğreneceksin ama nasıl olsa hayat bilgisi dersini biliyor muydun? Ki sanki daha önce onu da öğrenirsin… okul başladı arkadaşlarınla hasret giderdikten sonra sıraları küme sırasına dönüştürme vakitleri, altışarlı takımlar… ders fen bilgisi işlenilen konu iç organlarımızın yerleri, bütün iç organlarının yerleri ezberletiliyor, hocanın her sorduğu kişi de sektirmeden cevap veriyor. İnsan vücudunda kalp hangi taraftadır çocuğum –sol tarafta öğretmenim- hangi taraftaymış Elifçiğim? –sol taraf öğretmenim- hangi tarafmış Yakupçuğum – sol taraf öğretmenim- aferin çocuklar, kalbin yeri öğrenildikten sonra herkes yanındaki arkadaşının kalbini dinler, yeni bir şey keşfetmiş gibi, kısık kıkırdılar ile… bende aynısını yapıyorum tabi ki, kalbim herkesin ki ile aynı yerde nede olsa… o sıralar aşık olma tavrını deniyorum, aşık olmaya çalıştığım kızı her gördüğümde filmlerden edindiğim deneyimlerle kalbimi tutuyorum, hatta bazen acıdığını bile hissederek kalbime bastırıyorum geçsin diye, geçiyor da sanki benim onun geçmesini istediğimi anlıyormuş gibi… çeşitli öğrendiğim bilgilerle birlikte gelmişim artık dördüncü sınıfa kocaman olmuşum ama o zamanlar da şişkoyum ama şişko olduğumu kabullenemeyen alıngan genç edalarında –hayır şişko değil hafif kiloluyum- kimden öğrendiysem artık, bir gün evin önünde sağlam bir futbol maçına girişmişiz goller atıyoruz, arada birde yiyoruz, maç bitmiş salıncağın oturağına ayağımızla basıp sallanıyoruz, bu arada benim karnımda bir sancı ama nasıl bir sancı… eve gitsen anne yüreği hemen hastane biliyorum olacak, o yüzden biraz geç gitsem de iyi olacak, akşam yemek vakti babamda gelmiş artık bende hafif kiloluyum ya yemeden duramam, ama o gün hiçbir şey yiyemiyorum, hatta yattığım yerden kalkamıyorum, tuvalete gidiyorum, ama hiçbir şey yapamıyorum adeta kitlenmişim, ne oradan ne buradan hiçbir şey çıkmıyor, artık garibim annem ile babam dayanamıyorlar benim dayanamadığımı görünce, atla arabaya doğru hastaneye, birde aciline doktorlar bakıyor hiçbir şey yok ilacı verdikten sonra tamam birkaç saate bir şeyi kalmaz geri dönersin eve annenle babanı da boşuna yordun, ama eve geldin, yok sancı dinmiyor aksine ağırlaşmış ya neler oluyor, ah bir bilsen… neyse tekrar atladık arabaya hastaneye bu seferde ne deseler hikayeye uygun olur teşhis koyamıyoruz, apandisti patlamış olabilir, hastaneye yatırıyoruz, yaş on bir çocuk diye tabir ettiğimiz yaşın tam ortası ama kendini yetişkin görmeye çalışıyor paşamız, hastaneye yatıyor çocuklar koğuşuna serumlar bağlanır kollara hala sızı dinmez ama anne ile babaya da yanında kalmaya izin verilmez, birinci gün gece kaldırıyorlar yataktan ultrason diye bir şey varmış nerden bileyim ne olduğunu karnına bir krem hiç de sevmem, üzerinde makine oynatıyorlar karını izliyorlar, arada kaçamak bakışlar ben tarafından tabiî ki, bir şey çıkmaz ya da bulamıyorlar bir şey
Göremedikleri bir şey mi var acaba, benim karın ağrımda bir azalma var ama hala ordayım ve serumlarla dolaşıyorum bebek ağıt sesleri içerisinde ikinci gün çıkarsın ultrason’a ama yine bir şey yok gerisin geri dön yatağına, artık alışıyor musun ne ? hastane odasına hatta yanındaki arkadaşına yardımlar filan, birde elindeki kitabı okumaz mı kendinden küçük oda arkadaşına, annen okuyordu ya sana yatmadan önce hikaye hoşuna gitti sanırım, üçüncü gün bir deneme daha ha gayret bulacaklar artık karnındaki canavarı, yürü be Yakupçum haydi aslanım ultrasona artık arkadaş oldum zaten hemşirelerle, doktorlarla… ultrason kapısı o gün farklı bir açıldı sanki bana, yada uykudan kaldırdılar yine o yüzden öyle geliyor bana, bakar o gün yeni gelen doktor ağabeyimiz vücudumun derinliklerine makine ye bağlı krem kokusunda
Bir şaşkınlık belirtisi suratında, benden bir ağıt -ne oldu ya kötü bir şey mi var?- bir anda doluşur odaya bir sürü doktor hemşire –ya biri bir şey söylesin- ağlıyorum tabi ben bu sırada ama ekranda beni gören hayretler içerisinde, ben kesin kötü bir şey olmuştur diyorum nerden bileyim çocuğum, biri de dönüm bir şey demiyor, sonunda hayretlerini bir kenarda tutup hemşire abla -senin kalbin sağ tarafta-

Ne ? on bir yaşında bir çocuğun küçükken öğrendikleri ne olacaktı peki, yada sevdiği kızı her gördüğünde tuttuğu o yerde ne vardı, tabi bir onları düşünüyorum bir de –ne diyorsun ya ölecek miyim?- garip bir sorudur ama anca bunu anlarsın herkesten farklı bir tarafta olan kalbinden ne beklersin? Annemler gelene kadar ben hiçbir şey bekleyemedim zaten hele ki o gün karın ağrım onları öğrenmem için oluşan bir gaz sıkışması olduğunu da anlayınca hiçbir doktorun ağrıma teşhis koyamayıp, apandistimi almak için işlemlerine başlaması, benim kalbimin ve hatta bütün iç organlarımın yerinin normal bir insanın ters tarafında olduğunu öğrenmem, hepsi karışmıştı artık kafamda, sadece kafamda mı? Zaten onu bir türlü çözemedim az kalsın sapa sağlam apandistimden de olacaktım. Eve geldikten sonra çevredeki bütün akrabaların kalpleri kontrol edildi özellikle de kardeşime bakıldı… ama sülalede ve hatta otuz beş bin kişi kadar yakınımda kimsede böyle bir olaya rastlayamadık, sonradan öğrendik bu olayın otuz beş bin kişide bir kişide görüldüğünü, ben yine şanslıymışım, o kadar yıl böyle bir şeyle karşılaşmamız ama hastaneden çıktıktan sonra haberlerde; seksen iki yaşındaki amca kalp krizinden hastaneye yatıyor zar zor hayata döndürüyorlar ve o sırada bomba haber – kalbin sağ taraftaymış ya amca- ikinci kalp krizinden amcayı kaybediyoruz, en azından benim on bir yaşımdan sonra aşık olduğum kızlara karşı tavrım değişti en azından artık kalbim sızısını sol tarafımda duymuyorum, kalbimi tutacağım zaman sağ tarafa götürüyorum elimi … hoş o zamanda beni anlamıyorlar…



Yakup Burak AKAY
iç mi mimar yoksa iç mimar

Resim
Kullanıcı avatarı
maglor
Moderatör
 
Mesajlar: 605
Kayıt: 21 Nis 2007 00:48

Mesajgönderen lifehouse » 31 Mar 2008 20:25

Gerçekten çok güzel bir metin... Çok beğendim :)
lifehouse
Üye
 
Mesajlar: 10
Kayıt: 31 Mar 2008 19:37


Dön Edebiyat Felsefe Fotoğraf

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 10 misafir