Felsefe kelimesiyle Sümerlerden Türk Felsefesine giriş....

Edebiyat ve edebi eserler, fotoğrafçılık, felsefe hakkında herşey buraya...

Moderatör: maglor

Felsefe kelimesiyle Sümerlerden Türk Felsefesine giriş....

Mesajgönderen Altinay » 10 Haz 2009 23:43

Burada, "Felsefe" (Hikmet Sevgisi, Bilgelik sevgisi) kelimesi, bazen, "Philia" ile ilgilendirilmeden önceki haline, yalınızca "Sophia"ya (Hikmet'e, Bilgelik'e) dönüldükte, hem, "Philosophia"nın kendisinden, hem de, yine, o iki kelimeden yapılmış olan "Philosophos (Feylesûf, Hakîm, Bilge, Bilge kişi)"tan da, dikkatle, ayırt edilmelidir. Çünkü, hem, "Philosophia" kelimesi, zamanla, çıkmış olduğu köke aykırı bir takım içerikler kazanmıştır; hem de, Arap dilinde, "Felsefe" kelimesi, yine Arapça "Hikmet" kelimesine, "Feylesûf" kelimesi ise, yine Arapça "Hakîm" kelimesine karşılık tutulduğu zaman, bunların, kendilerinden bugünkü "Batı Medeniyeti"nin çıkıp gelmiş olduğu Sumer Akkad Mezopotamya Doğu Akdeniz Anadolu Eski Mısır Eski Yunan Süryanî Arap, Batı Dilleri istikametini gösteren, belgelere dayalı, kültürü açıklama modelleri, çalışma hipotezleri, varsayımları önünde, tâ, Sumer dilindeki "Si.Sa"ya (Tarlayı sürerken, hayvanın, Doğru Yol'dan, sağa sola sapmak istemesine karşı, onu, boynuzlarından tutup, "Doğru Yol"a koymak"a ("Boynuzu doğrultmak"a, "düzeltmek"e), hattâ, buradan, "Nig.Si.Sa"ya, (Kendisi vasıtasıyla boynuzun düzeltilmiş olduğu şey'e), yani, "Adâlet"e, -burada, Akkadlardaki "Parsu" yoluyla, Arapçadaki "Farz"a ulaşıldığı da unutulmaksızın-, bakarak, bunların kültürden kültüre geçerek dolaylı yollarla, teşkil edilmiş oldukları anlaşılmaktadır.11 Gerçi, dillerde, genel olarak, soyut nesneleri bildiren kelimelerin, -burada, konusu kastedildikte, "Felsefe" kelimesinin-, somut nesneleri bildiren kelimelerle -burada, "Si.Sa." (Hayvanın boynuzunu, "Doğru Yol"a koymak, getirmek, düzeltmek, doğrultmak), "Hakîm" (Feylesûf, Bilge), "Hikmet" ("Sophia", "Sophos", "Sapientia", Bilgelik), "Hükm", "Hükûmet", "Hâkimiyet", "Hâkim", "Hakem", "Tahkîm" …kelimelerinin türetilmiş olduğu Arapça H.K.M. ("Hayvanı, kısa yoldan, "Doğru Yol"dan, suya götürmek) köküyle-, karşılanmış oldukları da bilinmektedir, tıpkı, eski Yunancada, "Cosmos"un, "Muntazam dizilmiş kolye"den, Lâtince "Ratio" nun "Bağ çubuklarını, enlerine ve boylarına göre, teng=denk etmek"ten, Sanskritteki "Rta"nın, "Tekerlek"ten, "Doğru Yol"dan, Çince "Tao"nun, Doerfer'e göre, Türkçe "tav"dan gelmesi mümkün ve muhtemel olan bu kelimenin, Japonca "Kannagara no michi" nin, Arapça "Şeri'a (t)" nın, eğri büğrü, sapmış değil de, "Doğru (olan) Yol" dan, Sumer dilindeki "Hürriyet" ve "Eşitlik" kavramlarının "Ama-a-argi" den, (insanların, anadan doğduklarındaki halinden), "Âdil Hükümdar" kavramının, Sumer dilindeki "Si.Pa.Si" (Sopası doğru olan çoban) den, -"Malik-i Sunne", "İnsan-ı İlâhî", "İlâh-ı Beşerî" kavramlarının da, öylece-,12 alınmış olmasındaki gibi. "Felsefe" kelimesi, eski Yunanca "Sophia", "Sophos" (Hikmet, Bilgelik), Lâtince "Sapientia" (Hikmet, Bilgelik) ve bundan "Sapiens" (Bilge, Hakîm) kelimeleri ile bir gittiği düşünüldükte değil de, -çünkü, biricik ve asıl "Hakîm", asıl "Bilge", Tanrı'nın tâ kendisidir-, insana bakaraktan, "Bilgelik'i sevme" veya "Bilgelik sevgisi" olarak alındıkta, ancak, mümkün ve anlamlı olabilir. Burada, mesaj, "Creatio Dei" (Tanrının insanı yaratması, "Tekvîn", "Hilkat", "Génération") ile "İmitatio Dei" kökü Sumerde bulunan, (Tanrı tarafından insana gösterilmiş olan bu "Hilkat", bu "Halkullah" lûtfuna karşı, insanın, Tanrı önünde), bir şükran nişânesi olarak, (Tanrı'yı taklîd etmeye çalışmak suretiyle) cevabı. -Bu, İbn Arabî'nin "Tahallûk bi esmâ'iha" dediği şeydir; ve, "İmitatio Dei" kavramının Platon'da olduğu da bilinmektedir-, kavram çiftinin öne çıkarılmasıyle verilmektedir. İnsanın, asıl, "Hikmet"e değil, ama "Hikmeti sevmek" e muktedir olabileceğini söyleyenlerin ilkinin Pithagoras'ın kendisinin veya Pithagorasçıların olduğu rivayet edilmektedir. Çeşitli kültürlerde kullanılmış olan ve kendisinden Hikmet kelimesinin çıkarılmış olduğu köke delâlet eden yukarıdaki kelimelerin, bu somut köklerinde görülen ortak insan davranışlarının hepsinin, "hikmet"in tamamen bir "akıllı işi", daha doğrusu, bir "akıl" işi olduğunu13 gösterdiği açık surette görülmektedir. Yani, felsefelerdeki müşterek temelin, felsefenin, deli, bunak, sarhoş ve çocuk yaşta olmadıkça, normal düşünen insanların, kendi toplumlarında, akıllarını kullanarak, yapmış oldukları bir faaliyeti olduğu anlaşılmaktadır. "Historisme"e göre, insanın, kendi kültürünün bir ürünü olduğu vâkıası burada tekrar hatırlanmalıdır. Kısacası, felsefe insanların, Varlık'ı (Bilgi ve Değeri de) anlamış ve bilmiş, ona göre davranmış olmalarıdır. Daha da kısa bir ifade ile, "Anlamak"tır, "Bilmek"tir; önce "Düşünmek"tir; ondan sonra "Davranmak"tır. Almanca yazmış olan bazı Kültür Filozofları'nın "Erklären"e (Açıklamak'a) karşıt tutmuş oldukları "Verstehen" (Anlamak), çoktan, Türkçe Uygur metinlerinde, geçmekteydi. Uygurların, ana dilleri Türkçede, "Emgek'i kidermik" (Buñu yok etmek, gidermek) için, ilkin, "Varlık"ı "Körmek" (Görmek), "Ukmak" (Düşünmek, akıl ile mütalea etmek), "Bilmek", "Tuymak" (Duymak), "ödkünmek" gerekir dedikleri şey de işte bu idi.14

Alınan kaynak;
Fârâbî’ye bir hazırlık olmak üzere İslâm öncesi* Türklerde felsefe
Mübahat Türker-Küyel**

Göğün direği adalettir. Eğer adalet olmazsa üstteki mavi gök çöker, alttaki yağız yer yarılır. Türk felsefesi işte budur....
Saygılar...
Altinay
Üye
 
Mesajlar: 13
Kayıt: 05 Ara 2007 18:00

Dön Edebiyat Felsefe Fotoğraf

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir

cron